Türkiyə Səhiyyə Nazirliyinin nümayəndəsi Gürbüz Yüksel valideynlərə qeyri-adi çağırış edib.
KONKRET.az Türkiyə mediasına istinadla xəbər verir ki, o, anaları övladlarının doğuş sonrası və sünnət zamanı şəkillərini paylaşmamağa çağırıb.
Gürbüz Yüksel bildirib ki, bu, gələcəkdə uşaqların psixoloji travmasına səbəb ola bilər.
Hazırki dövrdə insanların şəxsi həyatlarını paylaşmağa üstünlük verdiyini deyən nazirlik nümayəndəsi bəzi həssas maqamlara diqqətli yanaşmağın vacibliyini vurğulayıb:
“Valideynlər övladlarının şəkillərini sosial mediada paylaşarkən onların gələcəyini düşünməlidirlər. Sabah onlar yetkinlik yaşına çatacaq. Sosial mediada sünnət və doğuşdan sonrakı çılpaq fotoları var. Bu onlar üçün utanc olacaq. Ən dəhşətlisi isə psixoloji travmaya yol açacaq”.
Hazırladı: Günel MUSEYİB
Merhaba, “DİKKAT – Çocukların sünnet resimlerini paylaşmayın!” haberine ilişkin yazı tarafımdan kalem alınmıştır. AA tarafından yayınlanmış olan bu haberi paylaştığınız için teşekkür ederim. Benzer haber yazılarımı talep ederseniz sizinle paylaşırım. iyi yayınlar. Av. Gürbüz Yüksel
Salam! Sizinlə əməkdaşlıq etməkdən məmnun olarıq!
İNTERNET’TE ÇOCUKLARIN İSTİSMARINA DİKKAT!
COVİD-19 pandemi sürecinde salgının yayılmaması ve toplum sağlığının korunması açısından alınan tedbirler arasında 65 yaş üstü büyüklerimiz ile 20 yaş altı gençlerin ve çocukların evde zorunlu izolasyonu TV veya bilgisayar başında geçirilen sürelerin artmasına neden olmuştur. Okul çağında olan çocuklarımız bir taraftan EBA üzerinden eğitimlerine devam ederken boş kalan zamanlarında Covid-19 salgını öncesine göre çok daha fazla dijital dünyanın imkânlarından yararlanmaya yöneldiler. Görünen o ki covid-19 salgını sonrasında da dijital medya kullanımı artarak devam edecek ve dijital güvenlik sorunlarında artışa neden olacaktır. Zira dijital dünya göründüğü kadar masum değildir. Bu yazımda ebeveynler açsından bir farkındalık oluşturmak amacıyla dijitalleşmenin çocuklar üzerindeki etkilerine değinilecektir.
Yapılan araştırmalarda dünyada her üç internet kullanıcısından biri çocuk olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani tahminen 18 yaşından küçük çocuklar ve ergenler tüm dünyadaki internet kullanıcılarının üçte birini oluşturmaktadır. Yine bir araştırmada gençlerin sosyal medyada günde ortalama 4-5 saat vakit geçirdikleri görülmüştür. Sosyal medyaya harcanan bu zamanın büyük bir kısmı ise cep telefonları üzerinden gerçekleşiyor. Aynı araştırmada gençlerin % 15’inin günlük olarak sosyal medyada yabancılarla iletişim kurduğunu, % 35’inin daha sonra pişman olacakları paylaşımlar yaptığını ve % 29’unun sosyal medyada siber zorbalığa maruz kaldığını göstermiştir .
ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞTA VE YETERLİ BİLİNÇ DÜZEYİNE ERİŞMEDEN VE BİR FİLTRE PROGRAMI OLMAKSIZIN SOSYAL MEDYA KULLANMALARI, ONLARI İSTİSMARCILAR İÇİN KOLAY HEDEF HALİNE GETİRMEKTEDİR. MAALESEF BİZZAT EBEVEYNLER TARAFINDAN ÇOCUKLARI HAKKINDA ÇOK KÜÇÜK YAŞTAN İTİBAREN OLUŞTURULAN “DİJİTAL GEÇMİŞLER” YA DA “DİJİTAL AYAK İZLERİ” ÇOCUKLARIN GİZLİLİK VE GÜVENLİKLERİNİ TEHLİKEYE ATAR HALE GELMİŞTİR.
Hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen dijital teknoloji hepimizin hayatını etkilediği ve değiştirdiği gibi elbette ki çocukların hayatlarını da etkilemekte ve değiştirmektedir. Özellikle yaygınlaşan akıllı telefonlar gençler ve çocuklar arasında “odadan çıkmama kültürünü” ve “dijital bağımlılık” kavramlarını hayatımıza sokmuştur. Bir araştırmada 16 yaşındaki bir kız çocuğunun “internetin bizi uzaktakiler ile yakınlaştırırken yakınımızdakilerden uzaklaştırdığını düşünüyorum” sözü oldukça anlamlı ve düşündürücüdür.
Gerçek hayatta iyiler ve kötüler olduğu gibi sanal dünyada da iyiler ve kötüler vardır. Dolayısıyla, internet iyiye de kötüye de kullanılabilecek bir teknolojik araçtır. Bu anlamda, doğru kullanılan dijital teknoloji çocuklara büyük değişimler, başarılar ve fırsatlar sunduğu gibi, güvenli erişimi sağlayamadığımız takdirde onların güvenliğini, mahremiyetini ve sağlığını tehdit eden pek çok risk ve sakıncayı da beraberinde getirmektedir.
Bu risk ve sakıncalar arasında cinsel istismar, pornografi, siber zorbalık, mahremiyet ihlalleri ve özel bilgilerin kötüye kullanımı gibi pek çok tehlike yer almaktadır. Örneğin; çocukları tuzağa düşürmek isteyen kötü niyetli kişiler; anonim sosyal medya profillerini ve oyun forumlarını kullanarak, hiçbir şeyden şüphe duymayan çocuklarla kolaylıkla iletişim kurabilmektedirler. Çevrimiçi ortam mağduru bir çocuk internetteki tehlikeyi şöyle özetliyor: “Yabancı biri ‘soyunun’ dediğinde üzerimizdekileri çıkarıyoruz.” İfadesi tehlikenin boyutunu göstermektedir. Yine herhangi bir filtreleme programı olmaksızın internette denetimsiz bırakılan çocukların, cinsel içerikli veya aşırı şiddet içerikli resim, görüntü, video vb. içeriklere erişme ihtimalleri de oldukça yüksektir. Uzmanlar tarafından dijital teknolojinin aşırı kullanılmasının, çocukları ailelerinden ve çevrelerinden uzaklaştırarak onlarda depresyon ve kaygıya neden olabileceği ifade edilmektedir. Keza dijital teknolojinin çocukların psikolojik, sosyal ve zihinsel gelişimi üzerindeki olası etkilerini de göz ardı edemeyiz.
Bu riskler, ileride çocuklara zarar verebilecek daha büyük tehlikelere de yol açabilecektir. Bu itibarla çocuklar dijital dünyanın imkânlarından maksimum düzeyde faydalandırılırken, kendilerini bekleyen çevrimiçi risklerden de korunmalıdırlar. Gerçek hayatta çocuklarımızın üzerine nasıl titriyor ve onları her türlü tehlikeden koruyorsak, sosyal medyadan gelebilecek tehlikelerden de aynı şekilde korumalıyız.
Peki! Teknolojiyi Çocuklarımızın Gelişimi için en doğru şekilde nasıl kullanabilir, onları nasıl koruyabiliriz?
BURADA GÖREV ÖNCELİKLE EBEVEYNLERE DÜŞMEKTEDİR. ZİRA ÇOCUKLAR EBEVEYNLERİ ÖRNEK ALIRLAR. TEKNOLOJİYİ AŞIRI KULLANAN BİR EBEVEYNİN ÇOCUĞUNA DOĞRU BİR REHBERLİK YAPMASI ELBETTE Kİ MÜMKÜN OLAMAZ. ÇÜNKÜ ÇOCUKLAR SÖYLENENLERE DEĞİL GÖRDÜKLERİNE İNANIRLAR. BU NEDENLE EBEVEYNLER ÇOCUKLARINI SOSYAL MEDYA YÜZÜNDEN İHMAL ETMEMELİ, KÖTÜ ÖRNEK OLMAMALIDIRLAR.
Bir başka ihmal örneği; “Geri-Pas Etkisi”: (Carly Schuler tarafından ortaya atılmıştır) ebeveynlerin bekleme odalarında, restoranlarda, evde çocuklarını eğlendirmek, oyalamak ya da sakinleştirmek için onlara kendi dijital cihazlarını vermeleri, onları teknolojik cihazlarla baş başa bırakmalardır. Yani ebeveynlerin teknolojiyi bir çeşit “duygusal emzik” olarak kullanmaları durumu, söz konusudur.
Dijital Ebeveynlik;
Dijital ebeveynlik, anne ve babaların çocuklarına dijital dünyada doğru rehberlik yapabilmeleri için öğrenmeleri gereken becerilerini ifade etmektedir. Bu nedenle ebeveynlerin, dijital medyada çocukların korunması için dijital ebeveynlik rolünü üstlenmeleri gerekmektedir. Bu roller; dijital okuryazarlık, farkında olma, kontrol, etik ve yenilikçilik olarak ifade edilmekte olup ebeveynler belirlenen bu rollere uygun şekilde çocuklarını çevrimiçi ortamlardaki risklerden koruyabilirler. Bu rollerden özellikle etik rolü, ebeveynlerin dijital mahremiyetle ilgili gerekli bilgiye sahip olmaları; çocuklarını bu konuda bilinçlendirmeleri ve eğitmeleri gerektiğini vurgulamaktadır
Dijital Ebeveynler Çocukları Korumak İçin Neler Yapmalıdır;
1) Öncelikle çocuklara dijital okuryazarlığı öğretilmelidir. Çocukların giderek daha küçük yaşlarda çevrimiçi hale gelmeleri nedeni ile okulların dijital okuryazarlık programlarını alt sınıflardan itibaren müfredata koymaları gerekmektedir. Çocukların sosyal medya kullanımı konusunda farkındalıklarının olması önemlidir
2) Çocukları cinsel istismar, çocuk ticareti, siber zorbalık ve uygunsuz materyallere maruz kalmak da dâhil olmak üzere çevrimiçi tüm risklerden korumalı ve cinsel içerikli görüntülerin paylaşılması gibi kendilerince üretilen içeriğin kendilerini şantaj riskine maruz bırakabileceği konusunda bilinçlendirilmelidirler.
3) Aileler, çocukları korumak ve internette geçirdikleri zamanı en iyi şekilde değerlendirmelerine rehberlik etmek amacıyla, çocukların ekran karşısında geçirdikleri zaman konusunda ne fazla serbest ne de fazla katı olmalıdırlar.
4) Ebeveynler çocukların internette ne kadar zaman geçirdiğine değil daha çok ne yaptığına odaklanmalıdırlar. Çocuklarının kiminle arkadaş olduğunu, neler paylaştığını yakından takip etmelidirler.
5) Aileler, çocuklarını internette ve sosyal ağlarda telefon numarası, ev adresi ya da parolalar gibi özel ve kişisel bilgileri paylaşmamaları gerektiği konusunda bilinçlendirmelidirler.
6) Çocuklara çevrim içi ortamda mahremiyetin ve kişisel verilerin nasıl korunacağı öğretilmelidir. Bu amaçla kişisel bilgilerini korumak için gizlilik ayarlarını nasıl kontrol edebilecekleri öğretilmeli ve bu bilgilerin herkese açık hale gelmesi halinde kimlik hırsızlığına maruz kalabileceklerini anlamaları sağlanmalıdır.
Burada Kişisel Verileri Koruma Kuruluna önemli görevler düşüyor. Zira KVKK’ de çocukların kişisel verilerinin korunmasına ve açık rızaya ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Bizde de AB Genel Veri Koruma Tüzüğü’nün (GDPR) çocuklara ilişkin düzenlemelerine paralel şekilde bir düzenleme yapılabilir.
Dijital Teknoloji Şirketleri Neler Yapmalıdır;
Teknoloji ve internet şirketleri, ağlarının ve hizmetlerinin suçlular tarafından çocukların cinsel istismarına ilişkin görüntüleri toplamak ve yaymak amacıyla kullanılmasını önleyecek teknik ve idari her türlü tedbirleri almalıdırlar.
Teknoloji şirketlerinin çocukların karşı karşıya kaldıkları tehditleri sürekli olarak izlemek ve çevrimiçi ortamda suç teşkil eden faaliyetlerin önlenmesine yönelik yenilikçi çözümler bulmak için kolluk kuvvetleri ve diğer paydaşlarla birlikte çalışmaları, çocukların hem çevrimiçi hem çevrimdışı ortamda güvende tutulmasına yardımcı olabilir . Ayrıca dijital medya yayıncılarının uyması gereken uluslararası kabul görmüş ortak asgari gereklilikler ve standartlar vardır.
Bunlar;
• Şeffaflık ve bilgi yükümlülükleri,
• Irk, din veya milliyet temelli ayrımcılık yasağı,
• Görme veya işitme engelli kullanıcılar için erişilebilirlik,
• Gizli veya bilinçaltı ticari iletişimin yasaklanması,
• Alkollü içecekler için ticari iletişim kuralları,
• Küçüklerin korunması, gibi.
Hukuki Değerlendirme;
Anayasanın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. Maddesi ve “Gençliğin korunması” kenar başlıklı 58. Maddesi hükümleri gereğince çocukların ve gençlerin korunması Anayasal güvence altında olup Devlet organları bu konuda gerekli düzenleyici işlemleri yapmak ve uygulamaları denetlemekle görevlidirler. İçinde bulunduğumuz çağ dijital çağ ve dijital teknoloji baş döndürücü bir hızda gelişmekte, buna bağlı olarak hak ihlalleri de bu hızda ve kendine özgü şekilde artmakta ve yeni suç tipleri ortay çıkmaktadır.
Pozitif hukuk ise maalesef bu hıza ayak uyduramamaktadır. Hali hazırda gerçek hayatta var olan suçlara ilişkin cezai yaptırımlar, sanal ortamda işlenen suçlar için de geçerlidir. Pozitif hukukta bilişim suçları 5237 sayılı TCK’nın 243, 244, 245. maddelerinde düzenlenmiştir.
Bunların dışında İntihara yönlendirme (md.84), Çocukların cinsel istismarı (md.103), Tehdit (md.106), Şantaj (md.107), Hakaret (md.125), Özel hayatın gizliliğinin ihlali (md.134), Kişisel verilerin kaydedilmesi (md.135), Kişisel verilerin ifşası (md.136), Nitelikli hırsızlık (md.142), Nitelikli dolandırıcılık (md.158), Müstehcenlik (md.226) gibi suçlarda yine bilişim sistemleri vasıtasıyla işlenen suçlardır. Yukarıda sayılan suçlardan TCK. 135 ve 136. maddeleri hariç, diğer suçların takibi şikâyete bağlı olup suçun öğrenilmesini takiben 6 ay içerisinde ilgili makamlara şikâyet edilmelidir.
Türk Ceza Kanunundaki düzenlemelerin dışında internette işlenen suçlara ilişkin 5651 sayılı yasada düzenlenen katalog suçlar açısından “içeriğin çıkarılması” veya “erişimin engellenmesi” tedbiri de burada uygulama alanı bulacaktır. Suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında ise ayrıca suç duyurusunda bulunulması gerekecektir. Burada suçtan mağdur olan çocuk olacağı için yukarıda yer verdiğim suç duyurusu ve diğer yargısal süreçlere ilişkin işlemler çocuğun velisi veya vasisi tarafından yapılacaktır.
Sonuç;
Artık geri dönüşü imkânsız olan dijital teknoloji çocukların ve gençlerin hayatını giderek daha fazla etkilemektedir. Onlar korunmaya değer biricik varlıklarımızdır. Çocukların kişilikleri ise onlar ayırt etme gücüne sahip oluncaya kadar ebeveynlerin hâkimiyeti altında şekillenmektedir. İşte bu süreç dikkatle ve hassasiyetle yönetilmelidir. Bir nesli kaybetme lüksümüzün olmadığı farkındalığından hareketle, dijital dünyayı aktif olarak kullanan genç nesillerin daha sağlıklı yetişmeleri için öncelikle ebeveynlerin sorumluluklarının gereğini yerine getirmeleri, bununla birlikte devletimiz tarafından bu alana özgü yerli/milli politikaların geliştirilmesi, pratiklerin ve ürünlerin çocukların ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlanması ve üretilmesi önem arz etmektedir.
Av. Gürbüz Yüksel
Sağlık Bakanlığı
KAYNAKÇA
1.https://www.moores.com.au/news/child-safety-in-a-digital-world-are-you-following-the-trends E.T:02.06.2020
2. http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/SOWC_2017_SUM_TR.pdf E.T:02.06.2020
3. https://www.guvenliweb.org.tr/blog-detay/dijital-dunyada-cocuklarimizi-nasil-buyutelim E.T:02.06.202
4. https://yesilaymarket.com/Data/EditorFiles/DijitalEbeveynlik.pdf
5.https://www.researchgate.net/publication/271209011_Dijital_Ebeveynlik_ve_Degisen_Roller E.T:02.06.2020
6. http://www.unicef.org.tr/files/bilgimerkezi/doc/SOWC_2017_SUM_TR.pdf E.T:02.06.2020
https://www.gundemsaglik.net/av-gurbuz-yuksel-uyardi-internette-cocuk-istismarina-dikkat/
Merhaba